bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      benimde desteklediğim yaşam tarzımı ve düşüncelerimi etkileyen özgür bir kuşaktır. genel olarak jack kerouac, allen ginsberg ve william burroughs merkezinde olmak üzere edebiyatla ilgilenen ve amerikanın dört bir yanında geniş arkadaş grupları oluşturarak sınır deneyime çok farklı araçlarla yaklaşan topluluğu tanımlamak için kullanılır. bu süreçte özellikle bir grup oluşturma amacının olmadığı ve burada oluşan karmaşık ilişkilerin yolda, kendiliğinden oluştuğu görülür. 1940larda, new york’taki columbia üniversitesinde bir edebi toplulukta tanışan bir grup öğrenci, büyük bunalım sonrası demiryollarına kendini vuran hobolar gibi amaçsızca otostopla amerikayı dolaşmaya başladılar. gittikleri her eyalette yeni insanlarla tanıştılar ve adı henüz konulmasa da sisteme, geleneğe ve alışıldık yaşam biçimlerine muhalif bir kitle oluşmaya başladı. new york city merkez olmak üzere, denver ve san francisco‘da toplandılar. 50li yıllarda bu grubun edebi çalışmalarının ve yaşam tarzının gençlik üzerinde etkisi çok büyük olmuş ve 50’lerdeki bu kıvılcımdan görkemli 60lar doğmuştur. dolayısıyla bize “beat kuşağı”nı bir grup edebiyatla ilgilenen arkadaş olarak almak yerine 50’li yıllardan 60’ların sonuna dek uzanarak woodstock’la zirve yapan ve her alanda sınır deneyime doğru ilerleyen, kültürel anlamda insanlık tarihinin “altın çağı” olan dönemi yaratan kuşağı almak daha doğru görünmektedir. 60lıı yıllarda yükselen underground kültürün arka planına baktığımızda hep beat kuşağı’nın izlerini görmekteyiz. jim morrison, bob dylan, john lennon gibi isimlerin yaşam tarzlarında doğrudan bu anlayışı görmek mümkündür. beatler, buda’yı ve meditasyonu amerika’ya tanıttılar. onlar, gençliği özgürleştirdiler ve insanları kurgulanmış yaşam biçimlerinin ötesine davet ettiler. 60’ların ikinci yarısında on binlerce gencin akın akın hindistan’a doğru yola çıkması, batı’nın mekanik yaşam formlarından topluca kaçış anlamına geliyordu ve başkaldırının doğrudan eyleme dönüşmüş biçimiydi. bu dönemde jim morrison “dünyayı istiyoruz, hemen şimdi istiyoruz” diyerek, arayışın ne denli büyük olduğunu göstermekte ve daha fazla beklenemeyeceğini ifade etmektedir.